top of page

Sütün Beyaz Oldugunu Söyleyen Sütçü

Şöyle bir söz vardır Türk toplumu için; Bu ülkede zeki insana ihtiyaç yok, dürüst adama ihtiyaç var. Söz güzel ancak yanıltıcı da.

Bundan birkaç yıl önce bir fırında tezgahtarlık yapıyordum. Şen şakrak bir muhabbetimiz vardı orada çalışanlar ve gelen giden insanlarla. Tatlıyı aldığımız firmanın satıcısı elinde bir kutu ile geldi.

-Abi fıstık tozu çok ucuza bırakıyorum. Falan yerde 100₺ kilosu ben 40'a bırakıyorum. Dedi.

-Tamam abi indir bi bakalım. Dedim.

Adam arabasına gitti, aldı eline sızdırmaz bir plastik kutuyu geri geldi. Kutuyu elinden aldım, bir çay kaşığı ile ufaktan tadına baktım çok anlayamadım. Kokladım.

-Mis gib leblebi kokuyor. Dedim.

Adam hiç istifini bozmadı, gayet zekice ve sanki önceden çalışmış gibi;

-Abi zehir değil ya. Dedi.

Güldüm adam öyle söyleyince. Çokta güzel cevap verdi adam. Ne diyebilirim ki?

Düşünsenize kaç yiyeceği "Zehir değil ya..." düşüncesiyle bize yutturmuşlardır. O zehir olmayabilir ancak fıstık tozu da değil. O gıda boyalı leblebi tozu, niye beni aptal yerine koyarsın ki?

Neyse konumuz gıda değil. Konumuz dürüstlük meselesi. Kandırılma fobisi diye özel bir fobimiz var Türk Toplumu olarak. Medical olarak ismi farklı olabilir, mühim değil. Şimdi ben bunu yazarken, siz okurken bu adama kızmamak elde değil. Ancak bunu biz toplum olarak da seviyoruz. O adamın yerine koyduğum onlarca kişi var. Muhtemelen fıstık tozu diye yutturduğu insanları kastederek anlatacak olursa;

-Ula geçen gün ha bu merkezdeki fırına toz verdim. Ucuz dedim, kaliteli dedim allem ettim gallem ettim sattım valla. Ben olmasam bunlar batar la... Demiştir. Kimler demiyor ki zaten.

İnanın bugün bulalılm o adamı, sorsak dürüstlüğü, iş ahlakını veya insanlığı kitap yazar gibi konuşur.

Başka bir taraftan çevremizdekileri düşünerek bir tahlil yapılınca, kime sorsan belli kurumların, şirketlerin veya hükümetin torpil ile döndüğünü, torpil olmadan bir yerlere gelemeyeceğini ve kesinlikle hakkını haram ettiğini ifade eder. Çevrenizde ki insanları düşünmeye devam edin. Eminim şöyle muhabbetlere çok denk geldiniz;

-Nasıl aldılar lan seni oraya?

-La oğlum eniştem aradı övdü aldılar.

-Ne iş yapıyon sen orada?

-Valla sağolsun eniştemin arkadaşı rahat yere koydu. Dolaşıp duruyorum aralarda.

Şimdi bu adamın diğer torpilci light insanlara kızmaya ne hakkı var?

Anadolu ifadesi ile; merdi gıpti, secaya arzederken sirkatin söylermiş. (Çingene övüneceği zaman hırsızlığını anlatır.)


Birgün Ali (radıyallahuanh)'nin halifelik döneminde kendisine muhalefet insanlar şöyle derler;

-Ey Ali, biz senden Ebubekir (radıyallahuanh) ve Ömer (radıyallahuanh) gibi halife olmanı istiyoruz.

Ali (radıyallahuanh)'nin verdiği cevap gerçekten çok güzel:

-Ebubekir (radıyallahuanh) ve Ömer (radıyallahuanh)'in zamanında ki halk, ben ve benim emsallerim idi. Benim halkım sen ve senin emsallarin.

Demem o ki; başımızda ki idareciler, patronlar, hocalar veya anne babalar, haksızlık yapıyor olabilirler. Bizi görmezden geliyor olabilirler. Yapılmaması gerekenler yapılıyorsa bi aynaya bakmak gerekiyor. Biz nasıl insanlarsak öyle yönetiliyoruz. Bu ülkede ki hiçbir insan bize uzaydan pompalanmadı. Biz yetiştirdik, biz seçtik ve biz yönetiyoruz. Ülke olarak sütün beyazın olduğunu söyleyen sütçünün dürüstlüğüne muhtacız.


İlk cümlemde bahsettiğim sözün yanıltıcılığına gelince. 3-4 kişi yan yana gelip, siyasilerin veya işverenlerin bu yanlış tutumlarını aktarmaya ve bunlar üzerinde yorum yapmaya bayılırız. Sürekli bunlara maruz kalınca kendimiz de bu belanın peşinden gidip, nasıl olsa torpil denilen bir gerçek var, bu devirde dürüst adam bulmakta zor düşüncesi ile kendimizi zehirleyerek, hayalimizdeki, ufkumuzdaki düşüncelerden çok çabuk vaz geçiyoruz. Tabir caizse, bu muhabbetler bizi kontrüpiyede bırakıp adım atmamızı engelliyor.

Bunlar yine benim düşüncelerim, doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir. Sağlık ve selametle...


16 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
bottom of page