Neden Kısas Gelmeli?
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında kısas size farz kılındı. Hür'e hür, köleye köle, kadına kadın kısas yapılır. Fakat kim (Katil) din kardeşi tarafından (ölenin velisi tarafından) affedilirse, örfe uymak ve diyeti güzellikle ona ödemek gerekir. Bu, rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Artık bu hükümden sonra kim haddi aşarsa, onun için can yakıcı bir azap vardır. (BAKARA SURESİ 178. AYET)
Neden kısas gelmeli sorusunu cevaplamak için önce inanan kimseler için, doğrudan bir delil niteliği taşıyan bu ayet-i zikretmeliyim. Nitekim idam veya kısas sözcükleri özellikle Türkiye’de (yaşı yeterli olanlar bunu bilir) Radikal İslamcılık ile beraber anılırdı. İdam meselesi için 2000’li yılların başından sonra sanki bir dönüşüm tablosu oluştu ve kısas kelimesi daha az bilinir hale geldi. Bunu toplum mühendisleri kasten halka bir yönlendirme yaparak mı yaptılar, yoksa buna hiç gerek kalmadan halk mı bundan bilgisiz kaldı bilemiyorum. Ancak durum gerçekten şu ki kısas kelimesi çok nadir bilinen bir şey ve herhangi bir kadın cinayeti, terör eylemleri ve buna benzer olaylardan sonra özellikle sosyal medyada idamı istediğini iddia eden insanların sayısı hızla arttı. Türkiye’de Selefi Menhec’in öncüllerinden olan Ebu Said Yarpuzlu (Mehmet Balcıoğlu)’nun çok güzel bir ifadesi var; Biz inananlar idam taraftarı değiliz, biz kısas taraftarıyız. Bu söz Ebu Said Hoca’nın anlatışıyla elbette daha güzel çünkü o bir alim ve olayı İslami olarak tam bir derin araştırma ve düşünce ile izah etti. Youtube’da videolarına ulaşabilirsiniz.
Ben ise bugün, hükümete karşı duran muhalif insanların en çok dert yandığı meselelerden biri olan vergi ve hukuk gibi meseleler üzerinde duracağım. Yazının en sonunda tefsir ilminde ekol olarak görülen İmam Taberi’nin bu ayete mahsus olan tefsirini yazacağım.
İlk önce son zamanlarda ülke gündemine oturan meseleleri, özellikle kadına şiddet ve cinayet meseleleri üzerinde düşünmenizi istiyorum. Yukarıda ki ayet ve İslam Hukuku’nun tamamı göz önüne alınırsa, spesifik olarak bir kadın cinayeti için gelen hükümler değillerdir bunlar. Haksız yere öldürülen herkes için. Erkek de kadında haksız yere öldürülürse mutlaka bunun bir bedeli olmalıdır. Bu bedel hapis cezası olduğu zaman olmuyor. Neden olmuyor?
Türkiye’nin ceza hukuku Almanya’nın ceza hukukundan esinlenerek hazırlanmıştır. Ancak bırakın Almanya’yı, Avrupa ülkelerinin tamamından daha sert bir ceza hukukumuz vardır. Ancak nüfusa oranla en çok suçlu da yine bizde. Türkiye’de şuan 100 bin kişiden 400’ü tutuklu veya hükümlü. Nasıl oluyor bu, neden en ağırı bizde olduğu halde en çok suçlu da bizde bulunuyor?
En temel sebepler şunlardır diye düşünüyoum; uygulama, güçlüyü haklı sayma ve sürekli sırtına yük kabul etme. Bugün mahkemelerin sıkışık olduğu bir dönemde bir dava çözümlenmeye çalışılırsa şöyle bir gelenek ilerlemekte; ilk duruşmada bir ceza belirlenir, cezayı alan kişinin avukatının kulağına da istinafa başvurmaları söylenir. Böylelikle sıkışık mahkemeler topu daha üst dereceleri mahkemelere atar. Bu tarz gelenekleşmiş uygulamalar adaletin terazisini eğip bükmektedir. Diğer taraftan örnek vermeye gerek kalmaksızın, güçlünün haklı kılındığı durumlar söz konusu. Adamın oy potansiyeli vardır, veya yeraltında sözü geçen birisidir, veya büyük bir tarikatın lideridir, bunlar için adalet diğer insanlarla eş tutulmamasıdır. Eğer ki bir hapis cezası da verilirse içeride dışarıdan daha rahat olan adamlar oluyor. Kral gibi bir yaşamı oluyor, dilediği gibi birilerine haber ulaştırıyor birileriyle görüşüyor. Dışarıda olsa belki kendisine düşmanlık besleyenlerin saldırısına uğrayacak ancak tutukluluk haliyle canını da korumuş oluyoruz. Bir pisliği kendi popülasyonundan alıp ona eski yaşam yerini aratmayacak şekilde, tehlikesiz bir yaşam sunuyoruz. Diğer taraftan az önce de söylediğim gibi çok fazla tutuklu insanımız var ve bunlar sırtımıza bir yük halindeler. Adam birisini öldürüyor hapis cezası veriyoruz, bunu hapsedebilmek için cezaevi yaptırıyoruz, izleyebilmek için teknolojik aletlere tomarla para sayıyoruz, doyurmak için yemeğini alıyoruz, yemeğini yapıyoruz… Tabii tüm bu masraflar vergilerden veya halka ulaşması gereken paralardan karşılanıyor. Kimse içeriye girerken para verip de bana bakın demiyor. Sürekli devletin paralarından karşılanıyor. Bir ara haberlere de yansımıştı, cezaevlerinde insanların üst üste yattıkları bas bas bağırıldı. Sanki bu yüzden, yani suçlu yoğunluğundan dolayı sürekli aflar geliyor veya bir katil 3-5 yıl yatıp tekrar serbest kalıyor. Sanki bir kere bu pisliğe bulaşıp içeri düşenler, içeride daha da profesyonel olup dışarıya canavar gibi çıkıyor. Sanki bu yüzden suç oranımız, suçlu sayımız katlanarak artıyor. Biz İslam Hukuku taraftarıyız ancak şu an için yalnızca kısas hükmünün geldiğini düşünün, bir insan başka bir insanı canından olacağını bilerek öldürür mü? İlk sefer öldürse de, ikinci sefer bir insanı öldürmesi mümkün olur mu? Kısasla olmaz ancak 3-5 yıl hapisle daha neler olur neler… Kadın cinayetlerinin perde arkasını göstermeyi pek sevmez medya. Ulaşılması da zordur çünkü arka planda ki olay gün yüzüne çıkayım derken birden kadın suçlu hale gelecek olursa, bunu ortaya çıkaranı yerler bizim ülkede. Çünkü son zamanlarda dürüstün değil kadının sözü beyandır ibaresi çokça yayılmaya başladı. Ancak biraz araştırın, en azından kadın katili insanları araştırın, neredeyse tamamı ya daha önce birisini öldürüp serbest kalmıştır, ya kalın bir sabıka dosyası vardır, ya da en masumu kadını öldürdükten sonra kendi kafasına sıkmıştır. Kendi kafasına sıkanların sayısı çok çok az. Ancak önceden beri suçlu olan, birilerini canından edeceği belli olan, bizim yağla balla beslediğimiz, adeta şiddet için eğittiğimiz katiller, kısas olsaydı buna tenezzül edebilirler miydi? Şimdi bazı iyi niyetli olduğunu düşündüğüm insanlar, katillerin de insan haklarını, özellikle yaşam hakkını savunabilirler. Ya çok merak ediyorum ölen o kadınların yaşam hakkı, insan hakkı yok muydu? Haksız yere ölen binlerce insanın hakları yok muydu? Vardı da bir katilin haklarının savunulduğu kadar savunulmadılar. Öldürülen bir kedi yavrusu değil, oda insan, kanlı canlı, hayalleri olan, duyguları olan insanlar. Haksız yere bir kişinin yaşam hakkını ihlal eden ölecek yaşa çoktan gelmiştir. Yalnızca bir kısas kanunu ile eminim ki bu suçluların ve cinayetlerin yarısından çok daha fazlasının önü kesilecektir.
Sorgulayan insanların kafasına şu çok takılacaktır. Bizim hukuk sistemimiz kısası kaldırır mı? Yani biliyorsunuz ki sürekli birileri suçlanıyor, aradan bir müddet geçtikten sonra suçsuz oldukları söylenip serbest bırakılıyor bununla beraber iade-i itibar gibi konular gündeme geliyor. Evet haklılar kısası kaldırmakta zorlanacağız. Ancak hakimin yerine koyun kendinizi, haksız yere birisinin ölüme sebep olursanız bir gün o ilmeğin sizin de başınıza geçebileceğini bilseniz, daha dikkatli, özenli ve adaletli iş tutmaz mısınız? Evet birilerinin hakkı yine yenecek, illa ki olacak bu. Ancak asıl derdimiz bu hakkı yenen insanların oranı minimuma indirgeyerek, suçlu sayısını azaltmak ve suçun işlenmesinden caydırmak. Ne kadar ağır bir ceza hukukumuz olursa olsun -ki bence ağır filan da değil, Avrupa’ya nazaran böyle söylüyorum- uygulayamadıktan sonra, adaletin terazisi şaştıktan sonra hiçbir ehemmiyeti yok. Binlerce insanın canına kast eden insanları serbest bırakıp, kağıt toplayan insanlara müebbet vermeye devam ederiz.
Daha önce de belirttiğim gibi, biz İslam Hukuku taraftarıyız. Ancak yalnızca kısas ile ilgili düşüncelerimi aktarmak istedim. Çünkü biz millet olarak başımıza kötü olaylar geldikçe akıllanırız, bir dönem unuturuz, tekrar hatırlarız ve olduğumuz yerde sayar dururuz. Yüzlerce kadın öldürüldükten sonra bu idam cezası gündeme sık sık geldi. Demek ki bu insanların tam olarak başının yerine gelebilmesi için binlerce insan ölmeli. Ya da Emine Bulut gibi ‘Ben ölmek istemiyorum’ diyerek, oluk oluk boynundan kan akan insanların videoları trend olmalı. Çünkü kan görmek, vahşet görmek o kadar çok hoşumuza gidiyor ki, canlı yayında kızın birisini linç edenler var, güpegündüz pazar yerinde birbirine kurşun yağdıran insanları marifetmiş gibi oturup videoya çekenler var. Sorsanız bıraksalar şimdi Filistin’e gitmek isterler. Gidip orayı da çekecek herhalde kamerasına. Bizim üniversitelerden aslında kameramanlık eğitimlerini filan kaldırsak çok bir zararımız olmaz, çünkü bu işe gönlünü vermiş milyonlarımız var.
Sözün özü dostlarım bence kısas gelmeli artık bizim ülkemize. Bir gün eğer Adalet Bakanlığı tutuklulara ayrılan bütçesini açıklarsa ancak o zaman kısası desteklerler. Çünkü paranın miktarını duyunca paragözler tıpkı mantar gibi çoğalırlar. Gerçi yine kısası da değil idamı isterler bunlar. İdama ne kastın var senin diye aklınıza bir soru gelebilir. Eskiden Türk siyasetinde, özellikle bu sağ sol dönemlerinde meşhur bir söz vardı; devlet öldürmez idam eder. Birkaç yöneticimiz bu cinayetlerin süsünü sağlamak için, bir o taraftan bir bu taraftan öldürdük dediler. Yani bir sağcı bir solcu öldürdüler. Bunu da güya gayet normalmiş ve adalete, insan haklarına ve inançlara uygunmuş gibi, idam olarak nitelediler. Aslında dostlarım idam birebir ölüm cezası demektir, ancak kısas, haksız yere öldüren bir insana verilen ölüm cezasıdır. O aradaki 3 kelimelik fark çok şey ifade ediyor. Bu yüzden biz kısas taraftarıyız. Yukarıda ki ayetle ilgili de kafanızda bir soru işareti kalmasın diye, İmam Taberi’nin tefsirini ekleyecğim buraya. Bir sonra ki ayette de, akıl sahipleri için kısasta hayat olduğu açıkça bildirilmektedir. Sağlık ve selametle…




