Kalem Ağlarsa
Sevgili okur. Bu blog ne için kuruldu, bu yazılanlar neden yazıldı, amaç ne? İnan bende bilmiyorum. Kalemin göz torbacıkları biriktikçe, yaşları buraya akacak. Ağlamak onu da rahatlatıyor olsa gerek.
Peki Yavuz Kul kimdir? Sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Sıradan yaşanmışlıklarını, okuduklarını ve görüp-duyduklarını sıradan kelimeler ile diğer insanlara aktarmak isteyen herhangi bir kişi.
Tanışma faslımızdan sonra, ilk yazım seninle alakalı olacak. Hep haksızlığa uğrayan, kimsenin anlamadığı ve iyi niyetinden kaybeden sen. Bunları mutlaka tecrübe etmişsindir. Ders aldıklarında oldu, tekrara düştüklerinde. Şimdi mühim olan soru şu; hangisi seni sen yaptı? Bunu kendince yapacağın bir muhasebeden sonra belirleyebilirsin. Dürüstçe davranmamız gerekirse hep üzüldüğümüz günler, olaylar bizi biz yapıyor. Son ağlamamız çıkmaz hiç aklımızdan. Ancak mutluluk öyle değildir. Kimse son güldüğü zamanı hatırlamaz, çünkü güldüğümüz ve mutlu olduğumuz anlar, ağladıklarımıza, üzüldüklerimize nazaran çok daha fazladır. Şimdi ikinci soru; azınlık olan kötü günlerimiz bizi biz yaparken neden mutluluklarımız benliğimizde bu kadar rol oynamaz? Bu kendimize yapılan bir haksızlık değil midir? Bence haksızlık bu ya. Ben niye beni üzenden tecrübe alayım ki? Bir adam bana yalan söylemiştir inanmışımdır, salak olduğumu düşünüp dövünemem. Benim on arkadaşımdan biri yalan söylemiş nedir yani? Yüzde doksan oran çok ciddi bir oran. Kalkıpta "Dostlar ben açık sözlüyüm yalan söyleyeni silerim, asarım, keserim" mi demeliyim yani? Buna çokta gerek yok. Küsmemde, yalanı yüzüne de vurmam, en fazla bir daha ki muhabetlerde şüphe ile yaklaşırım, üzerine biraz mesafe, birde baharat kıvamında ihmalkarlık, alın size bir dost yeme tarifi. Zaten dostluğun ilerlemesi taraftarı ise kendini düzeltme yoluna gider. Değilse zaten dostunuz olmaktan çıkar, iki türlü de kazançlı oluyorum. Ancak o açık sözlüyüm yoluna gidilse, kırma ihtimalim de var. Hele bir de karşı taraf alıngansa veya rol yapmayı severse bide suçluluk duygusu çıkacak ortaya. Hiç gerek yok öyle aksiyonlara.
"İnsanlar, 'Ben doğru sözlüyümdür, direkt konuşmayı severim.' deyip bunu iyi bir meziyet gibi algılar ve en son söyleyeceklerini başta söylerse, hiç farkında olmadıkları halde muhataplarını kırabilirler. Her doğru her zaman söylenmez. Sözü ince ayar yaparak söylemeli, kötü sonuçlar doğuracak bir sözün incitici olacağı fark edilmelidir. Doğru sözlü olmak bir meziyettir, ama kaba olmamak, nazik olmak daha önemli bir meziyettir. Söz kurşun gibidir; onun açtığı yarayı onarmak, büyük bir çaba gerektirir." Diyor Nevzat Tarhan.
Ha diyorsanız ki benim içimi dökmem lazım, yazın o zaman. Alın bi ajanda bi kalem, sizin moderatörlüğünüzde kalem ağlasın ajanda dinlesin. Açık sözlerinizi, küfürlerinizi oraya yazın. Ağlarsa kalemim ağlar gerisi yalan ağlar sözünü de yazın ilk sayfaya on numara motivasyon.
Dil belası benim çevremde gördüğüm en büyük nifak tohumu. Tahminim sizde de öyledir. Size nacizane kardeş tavsiyesi olarak yazdım bunu. Umarım faydalı olur. Sağlık ve selametle.
