HER ÖZLEM BİR DAVETTİR
Ey geceleri aya lüzum bırakmayan kelam-ı kibar,
Eteklerinden aksanlı yıldızları düşüren benden akva,
Anlaşılıyor mu böyle?
Eşhas benliğimin iltifat naraları anlaşılıyor mu?
Sana nidalar yazmak kolay geliyor da,
İhtisara düşmüş gözlerimle yazdıklarım ağır geliyor bana.
Sanki aynı yaşta ben, sanki hala aynı günde Haziran,
Sen hala eskisi gibi, gök yüzümde misin hala?
Güllerini kuruttuğum sayfaya sen yazınca yayıldı deftere kokusu,
Karşında kepeneğimin içine kendime sardım hiçliğini,
Çöllerde hala çok yavaş, kutuplarda çok hızlı,
Bende gözüm gibi koruduğum hiçliğinde durdu zaman.
Süvarilerini üzerime yağdıran zifiri gecede,
Senin aks-i müfredin olmam için tutun yağmura,
Yağmurun ıslaklığından kokun sinsin toprağa,
Senin hiçliğini doğurmalıyım bir daha sarmamak üzere.
Pencerelerde mi beklemeliydim seni?
Fesleğen ve zambak çiçeklerinin kokusundan,
Toprağın suya ve yağmura özlem duyması,
Demem o ki; her özlem bir davettir.
Gecenin üçünde sözlükleri karıştırırken buldum kendimi,
Sanki bir yudum rakının arkasına kelimeler gizlenmiş,
Onları oradan çekip kurtarmak için canım çekiyor,
Aaah sevdiğim, sana bir konçerto hediye etmeyi o kadar çok isterdim ki…
Gülünce güzelliğinden kaybeden birisini görmedim de,
Senin kadar da kazananı görmedim,
Ya da görmek isteyemedim,
Bilmem ki, gülüşlerin yağdırır mı bu şehre yağmuru…